top of page

Limited Şirketlerde Ortaklıktan Çıkarılma

GİRİŞ


Limited şirketlerde çıkarılma, bir ortağın, istemediği halde ortak sıfatını kaybettiği durumlardan biridir. Çıkarılma durumunun temel amacı şirketin devamlılığını sağlayabilmek için yasada düzenlenen sebeplerden ya da esas sözleşmede belirtilmiş haklı sebeplerin varlığını doğuran aksiyonlara neden olan ortağın şirketle ilişiğinin kesilmesini sağlayabilmektir. Böylece şirketin devamlılığı sağlanmakta ve diğer ortakların bir nevi korunması sağlanmaktadır. Limited şirketler, birer sermaye şirketi olmakla birlikte şahıs unsurunun da var olduğu karma bir tür yapılardır.[1] İşte bu şahıs unsuru, çıkarılma konusunda Limited şirketler bağlamında karşımıza çıkmakta ve ayrıca bir düzenleme gerektirmektedir. İşte 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) 636/3. Fıkrasında ortaklardan her birinin haklı bir sebebin varlığı halinde mahkemeden şirketin feshini isteyebileceğini öngörmüştür. Mahkeme, bu istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verilebileceğini hüküm altına almıştır. İşte kanun koyucunun bu amacı, bir yandan davacı ortağın haklı sebeplerini koruma altına alırken, diğer yandan da diğer ortakların feshin getireceği kayıplardan korunmasını sağlamaktır.[2] Mahkeme şirketin feshi yerine ortağın çıkarılmasına karar verdiği takdirde ortağa ödenecek gerçek değeri de hesaplayıp mahkeme kararında belirtmesi gerekir zira ileride gerçek değer ile ilgili anlaşmazlıklar bu şekilde önlenebilecektir.


6762 sayılı TTK’nın aksine, 6102 sayılı TTK’da şirket sözleşmesinde genel kurul kararı ile çıkarma düzenleme alanı bulmuştur. Buna göre, şirketin esas sözleşmesinde düzenlenmesi kaydıyla, çıkarılmak istenen ortağın usulen geçerli bir genel kurul kararı ile çıkarılması mümkündür. (TTK m.640/1). Yukarıda bahsettiğimiz üzere çıkarılma ancak bir genel kurul kararı ile olabileceği için, esas sözleşmedeki haklı sebeplerin varlığına dayanılan çıkarma talebine karşılık çıkarılmak istenen ortağa, genel kurulun aldığı çıkarma kararına karşı iptal davası açma hakkı da düzenlenmiştir. (TTK m.640/2). Sonuçta çıkarma daha önceden izah ettiğimiz gibi ortağın iradesi dışında ve gerçekleşmesini istemeyeceği bir durum olduğundan, ortağın haklı sebeplerin varlığı halinde mahkeme kararı ile çıkarılması veya şirket sözleşmesine dayalı olarak alınan çıkarma kararına karşı kanunda belirlenen süreler içerisinde iptal davası açma hakkının bulunması bir nevi teminat niteliğindedir.

Maddede bir açıklık bulunmamasına rağmen, çıkarmaya dair sebeplerin ortaklık sözleşmesinde yer alması gerekir aksi takdirde genel kurula sadece çıkarma hak ve yetkisi tanınmış olsaydı, sözleşmede ortakların hiçbir gerekçe gösterilmeden ortaklıktan çıkarılması durumu söz konusu olabilirdi. Her halde genel kurul, mahkemeden ortağın çıkarılmasını talep edebilecektir ve bu yetki zaten genel kurulun devredilemez yetkileri kapsamında düzenlenmiştir. (TTK m. 616/1.f.-h bendi).

TTK’nın 640/3. fıkrasında, şirketin istemi üzerine ortağın mahkeme kararıyla haklı sebebe dayanılarak şirketten çıkarılma imkânı da düzenlenmiştir. Buna göre, ortağın haklı sebeple çıkarılabilmesi için öncelikle bir veya birden fazla ortak ile ortaklık ilişkisinin devamı çekilmez hale gelmelidir.[3]


I. ŞİRKET SÖZLEŞMESİNDE DÜZENLENEN NEDENLERE DAYANARAK ÇIKARILMA

A. Sözleşmede Düzenlenen Çıkarılma Sebepleri

Ortaklık sözleşmesi ile ortaklığa ortaklıktan çıkarma olanağı tanınabilir. Ortaklık adına bu hakkı kullanma yetkisi genel kuruldadır. Ortağın, ortaklıktan çıkarılmasına ilişkin sebepleri gösteren hükümler ancak ortaklık sözleşmesinde yer alması dahilinde vuku bulabilir. Borçlar hukukunun temel ilkelerinden birisi olan sözleşme hürriyeti, Limited şirketlerin ortaklarının çıkarılmasını gerektiren sebeplerin şirket sözleşmelerinde yazılabilmesi konusu bakımından da uygulama alanı bulur. Yine TTK m.27/1’i temel alarak söyleyebiliriz ki, elbette bu serbesti sınırsız ve sonsuz bir hürriyet içermemektedir zira sözleşmelerin öncelikle ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı olmaması gerekir. Şirket esas sözleşmesinde öngörülen çıkarma sebepleri açık ve net bir biçimde düzenlenmelidir. Çıkarma sebepleri kuruluş aşamasında şirket sözleşmesinde düzenlenebileceği gibi daha sonra alınacak bir genel kurul kararıyla da şirket sözleşmesine getirilebilir. Ancak böyle bir sözleşme maddesinin esas sözleşmeye konu olabilmesi için sermayeyi temsil eden tüm ortakların genel kurulda oybirliği ile karar alması gerekir (TTK m. 621/3). Fakat şirkette ortaklar arasında uyuşmazlık çıkmaya başladıktan sonra çıkarılmaya dair hüküm koymak her zaman kolay olmayabilir. Dolayısıyla esas sözleşmeye baştan itibaren açık ve net bir şekilde yazılan çıkarma sebepleri ortakların hangi hallerde çıkarılacaklarını bilerek hareket etmelerini sağlayabilecek ve uyuşmazlıkların çıkmasını bir miktar engelleyebilecektir.[4]


Ortak, herhangi bir haklı sebebe dayanmadan genel kurul kararıyla şirketten çıkarılamaz. Şirket sözleşmesinde şirkete, ortağı belli bazı sebeplere bağlı olmaksızın koşulsuz çıkarma imkânı tanıyan hükümler geçersizdir. Bir mantıkla yaklaştığımızda, kanun her şekilde “haklı bir sebebin varlığını” aradığına göre, bu sebeplerin var olması emredici nitelikte sayılabilecektir ve herhangi bir sebep göstermeden çıkarma işlemleri bu nedenle geçersiz olacaktır. Örneğin, TTK m. 613’te düzenlenen sır saklama yükümlülüğüne veya rekabet yasağına aykırı davranılması, sadakat yükümlülüğünün ihlali, çalışma izni kaybı, belirli yaşa erişme, yurt dışına yerleşme gibi durumlar[5] çıkarma sebebi olarak düzenlenebilir. Şirket sözleşmesinde haklı sebebe dayalı olarak çıkarma müessesesini kaldırmak gibi düzenlemeler ve mahkemenin yetkisine girebilecek haklı sebeplerin varlığı ölçütlerinin belirlenmesi de herhangi bir şekilde düzenlenemez.[6]


B. Genel Kurul Tarafından Çıkarılma Kararı

TTK m 640/1’e göre bir ortak ancak genel kurul kararı ile ortaklıktan çıkarılabilir. Yukarıda da bahsettiğimiz üzere bu karar, genel kurulun devredilemez yetkileri kapsamındadır (TTK m.616/f). Bu nedenle anılan maddeye aykırı olarak yapılacak düzenlemeler geçersiz sayılacaktır. Örneğin Limited şirketin müdürüne ortaklıktan çıkarma konusunda karar alma yetkisi kılınması bu kapsamda geçersiz sayılacaktır. Ortaklık sözleşmesinde gösterilen bir sebebin gerçekleşmesi yeterlidir. Bu sebebin haklı olup olmadığının bir önemi de yoktur çünkü ortaklık sözleşmesi hazırlanırken ve kabul edilirken tüm ortakların ortaklıktan çıkarılma sebeplerini bildiği varsayılır ve dolayısıyla bu sebeplerden birinin gerçekleşmesi yeterlidir. TTK’nın “Önemli Kararlar” başlıklı 621/1-h bendinde çıkarma kararı alınırken temsil edilen oyların üçte ikisinin ve esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması gerektiğinden söz edilmektedir. Dolayısıyla bir ortağı Limited şirket ortaklığından çıkarabilmek için öncelikle çıkarmaya konu olacak haklı bir sebebin varlığı, bu haklı sebebin sözleşmede belirtilmiş olması ve ardından da bu sebebe dayanılarak usulünce alınmış bir genel kurul kararı olması gerekir. Bu koşulların esas sözleşmeden kaldırılması veya sınırlandırılması mümkün olmadığından, daha düşük nisap öngörülemez.[7] İki kişilik limited şirketlerde, tek ortağın bu nisabı tek başına sağlayabilmesi halinde, diğer ortağın çıkarılmasına karar verilebilir.[8] Ancak Yargıtay’ın bu konuda aksi yönde kararları bulunmaktadır.[9] Ancak TTK’nın 621. Maddesine göre çoğunluk belirlenirken kişi sayısı bir ölçüt olmadığından, Yargıtay’ın bu görüşü bizce isabetli değildir. Haklı sebeple çıkarmada, çıkarılması planlanan ortak dava açılmadan şirketten kendi isteğiyle çıkmayı kabul edebilir. Bu durumda çıkarılma söz konusu olmaz. Aynı şekilde haklı sebeple çıkarılmak istenen ortağın, davayı kabul etmesi de mümkündür.[10]


Sonuçta bir ortağın limited şirketten çıkarılabilmesi için geçerli bir genel kurul kararı alınması gerektiğinden bahsetmiştik. Bu genel kurul kararında da ortakların oyları önemlidir. İşte bu noktada limited şirketten çıkarılmak istenen ortağın genel kurulda oy kullanıp kullanamayacağı tartışmaları mevcuttur. Biz konuyu uzatmamak adına TTK’nın 619. Maddesinde limited şirkette oydan yoksunluk halleri sınırlı sayıda olarak sayılmıştır. Bu oy yasakları arasında limited şirketten çıkarılması istenen ortağın oy kullanamayacağına dair bir ifade bulunmadığından dolayı kendisinin çıkarılmasına ilişkin genel kurul kararı alınırken oy kullanma hakkına haiz olduğunu belirtebiliriz.


C. Ortağın Çıkarılmaya Karşı İptal Davası Açma Hakkı

Genel kurul kararı ile şirket sözleşmesinde öngörülen haklı sebeplerden birinin varlığı sebebiyle ortaklıktan çıkarılan ortağa, çıkarma kararının iptalini dava etme hakkı tanınmıştır. Bu yolla genel kurulun haklı sebebin varlığının oluştuğu kanaati sonucu aldığı çıkarma kararları yargısal denetime tabi tutulmuştur. TTK m. 640/2’e göre, çıkarma kararına karşı ortak kararın noter aracılığıyla kendisine bildirilmesinden itibaren üç ay içerisinde iptal davası açabilir. Buradan anlaşılacağı üzere genel kurul kararının ortağa noter aracılığıyla bildirilmesi gerekir. Aynı şekilde ortak genel kurula katılmış olsa dahi kararın kendisine noter aracılığıyla bildirilmesi gerekli olduğunu kanunun bu emredici hükmü karşısında söylemek mümkündür.[11] Ortağın iptal davası açma hakkı yine esas sözleşme ile sınırlandırılamayacaktır. Yine kanun metninden anlaşılacağı üzere, noter bildiriminden itibaren üç aylık bir süre verilmesi, bu sürenin hak düşürücü nitelikte olduğunu göstermektedir. Bu sürenin geçmesi, iptal davası açma hakkının düşmesine neden olur. Hakim, sözleşmede belirtilen çıkarma sebepleriyle bağlıdır. Örneğin esas sözleşmedeki çıkarma hükmü emredici hükümlere aykırı ise, bu hükme yönelik verilen genel kurul kararının iptali gerekecektir.[12] Bu durumda da ortak hiç çıkmamış gibi sayılacaktır.


II. ŞİRKETİN TALEBİ ÜZERİNE MAHKEME KARARIYLA ÇIKARILMA

A. Haklı Sebeple Çıkarılma

Kanun koyucu, bir ortağın haklı sebeplerle çıkmayı mahkemeden talep edebilmesine karşılık, limited şirket ortaklarını da genel kurul kararı ile haklı sebeplerin varlığı durumunda ortağın ortaklıktan çıkarılmasını isteme konusunda yetkili kılmıştır. Böylece, ortaklardan birisi şirketi sona erdirme tehlikesi ile karşı karşıya bıraktığı durumlarda, diğer ortaklara ilgili ortağı çıkararak şirketi devam ettirme hakkı tanımıştır.[13] Haklı sebeple çıkarma zaten kanun tarafından tanındığı için esas sözleşmede haklı sebeplerle çıkarmaya dair bir hükmün var olup olmaması herhangi bir şeyi değiştirmez. Aynı zamanda kanun koyucunun böyle bir hakkı tanımasında, esas sözleşmede belirtilmeyen hususların da haklı sebep olabilmesi ihtimali önem taşır. Haklı sebebe dayalı çıkarma genel olarak bir son çare ilkesi prensibi göz önünde tutularak uygulanmalıdır. Bu kurumdan, şirketteki oluşan problem farklı bir yolla giderilebiliyorsa, çıkarmadan ziyade o yöntem uygulanmalıdır. Daha uygun bir yolla giderilebilecekken direkt olarak ortağı şirketten çıkarmak bu anlamda hukuka aykırıdır.[14] Şirket, elbette ki çıkarılma prosedürlerini hayata geçirirken eşit işlem ilkesine uygun davranmalıdır. Örneğin aynı sebebe dayanarak iki ortak hakkında birisini çıkarma, diğeri için ise daha hafif bir sebebin öngörülmesi, eşit işlem ilkesine aykırılık oluşturacaktır.[15] Şirkete verilen ortağı haklı sebebe dayanarak çıkarma hakkı şirket esas sözleşmesi ile feshedilemez[16]. Fakat sözleşmede bu müesseseye dair bazı kolaylaştırıcı hükümler ya da ek hükümler konabilir. Örneğin çıkarılması istenen ortağa savunma hakkı verilebilir, dava için süre öngörülebilir.[17]


B. Haklı Sebeple Çıkarma Davası

1. Haklı Sebebin Varlığı

Yukarıda da bahsettiğimiz üzere haklı sebeple çıkarma davasının ilk şartı gerçekten de haklı bir sebebin varlığıdır. Bu haklı sebep, kanunda yazılı olabileceği gibi şirket esas sözleşmesinde de yazılı sebeplerden birisi olabilir. Haklı sebep kavramı bizatihi olarak kanunda tanımlanmamıştır. Her şirketin haklı sebep kavramı farklı olabilir. Bazı şirketlerde ailesel olguların (din, manevi bağlılık) önemli olması, bu olgulardan bir ya da birkaçının şirket ortağı tarafından kaybedilmesi haklı sebeple çıkarılma için gerekçe olabilecekken, bazı şirketlerde bu tür bir bağlılık hiçbir anlam ifade etmeyebilir. Daha önceden de bahsettiğimiz üzere limited şirketler hem şahıs unsurunu hem de sermaye unsurunu karma bir şekilde bünyesinde barındırdığından, şahıs unsurunun ön plana çıktığı şirketlerdeki haklı sebep kavramları ile sermaye unsurunun ön plana çıktığı şirketlerdeki haklı sebeplerin varlığı tamamen farklı olabilir. Burada temel nokta, haklı sebebin varlığını ortaya çıkaran ortağın yahut ortakların şirketin devamlılığını tehlikeye atması ve diğer ortaklar açısından ortaklığın devamlılığının çekilemez bir hale gelmesi durumlarında haklı sebeple çıkarma unsuru oluşmuş sayılabilir. Bu kriterler hem şahıs unsuru hem de sermaye unsuru açısından şirketler hangi yönde ağırlaşmış olursa olsun ortak kriterlerdir. Yine unutmamak gerekir ki, çıkarılma bir son çare ilkesi olarak işlem görmeli ve eğer söz konusu problem çıkarma dışında farklı bir yöntem ile çözülebilecekse, bu şekilde çözümlenmelidir.

Haklı sebeplerin neler olabileceği de kanunda bir tanıma tabi tutulmamıştır. Ancak, hukuki ilişkinin devamının çekilmez kılacak durumların belirlenmesi, haklı sebeple çıkma ve çıkarma uygulamalarının alanını belirlemek için faydalıdır. Ortağın kendi şahsında ortaya çıkan sebepler, ortakların bir araya gelmelerini sağlayan amaçlarını ortadan kaldırıyor, şirketin sürekliliğini ve amacına ulaşmasını olumsuz yönde etkiliyor veya önemli ölçüde engelliyorsa, ya da ortağın şirkette kalması ortaklar arasındaki güveni zedeleyerek ortaklık ilişkisini diğer ortaklar bakımından katlanılamaz hale getiriyor ise haklı sebebin varlığından söz edebilmemiz mümkündür.[18]


2. Haklı Sebep Durumlarına Örnekler

Haklı sebep kavramının belirlenmesinde TTK’nın 245. Maddesinde kollektif şirketlerin sona ermesi için açıklanan ilke ve ölçülerden, limited şirkette ortağın çıkarılması halinde de faydalanılabilir.[19] Ortağın sır saklama yükümlülüğünü ihlal etmesi, yan edim yükümlülüklerini yerine getirmemesi, şirketin zararına sürekli hareket, şirket çalışanlarına karşı ahlaka aykırı davranışlar, usulsüzlük, şirket ortaklarına tehdit, hakaret ve küfredilmesi, sahte fatura düzenleyerek kendine menfaat sağlama[20], yüz kızartıcı suçtan mahkum olmak, şahsi menfaatler için şirket unvanını istismar etme gibi durumlar ortaklıktan çıkarma için haklı sebep teşkil edebilir. Haklı sebebin belirlenmesi konusunda sadakat yükümlülüğü önemli bir dereceye sahiptir. Öğretide ve mahkeme kararlarında limited ortaklıklarda sadakat yükümlülüğünün ortaklık sıfatına haiz olmasıyla başlaması kabul edilerek, bu yönde ilkeler geliştirilmiştir.[21] Böylece sadakat yükümlülüğü ile ulaşılması istenen hedef, ortağın şirket menfaatlerine aykırı davranışlardan kaçınmasını sağlamaktır. Her durumda şirket menfaati şahsi menfaatten üstün olmayabilir ve bu olaylar sadakat yükümlülüğünü ihlal etmiş sayılmaz. Örneğin ortaklardan birinin şirketten alacağı varsa bu alacağın tahsili için yasal yollara başvurması her ne kadar şirketin menfaatine değil de ortağın kendi şahsi menfaatine yönelik olsa da bu sebep ortaklıktan çıkarılma için haklı bir sebep sayılmamalıdır. Örneğin hak talebi ileri sürülmesi, müdürler aleyhine şikâyette bulunmak, çekimser kalmak, ortakları eleştirmek çıkarılmayı gerektirecek haklı bir sebep olarak kabul edilemez.[22] Ancak, ortağın çoğunluğun verdiği kararı ısrarla sistematik bir şekilde engellemesi ve buna devam etmesi haklı sebep oluşturabilir.


Daha önce yukarıda bahsettiğimiz üzere limited şirketlerin karma yapısından kaynaklı farklı haklı sebeplerin oluşması mümkündür. Bazı şirketler sermaye unsurun çok önde tutabilirken bazı şirketler ise bir nevi aile şirketi olarak devam etmekte ve şahıs unsuruna çok daha fazla önem gösterebilmektedirler. Bundan dolayı normal koşullar altında ortakların özel hayatlarına ilişkin vakıalar kural olarak çıkarma için haklı bir sebep oluşturmasa da bu durumlar şirketin iç ve dış ilişkilerinde zarara neden oluyorsa ve şirketin itibar kaybetmesine neden oluyorsa ortağın çıkarılması için haklı bir sebep oluşabileceğini kabul etmek gerekir. Ortağın haysiyetsiz yaşam sürmesi, alkol ve kumar bağımlılığı ya da mali suçlardan mahkûm olması[23] gibi durumlar şirketin itibarına zarar verebileceğinden haklı sebep oluşturabilirler.


3. Haklı Sebebin Oluşmasında Kusur İlkesi

Haklı sebebin oluşumunda çıkarılmak istenen ortağın kusurlu olması zorunlu değildir. Nitekim önceden de bahsettiğimiz üzere ortağın yaşlılık, malullük gibi nedenlerden dolayı şirketteki görevini sürekli olarak yerine getiremiyor olması, ortağın yurt dışına gitmiş olması gibi sebepler kimi duruma göre haklı sebep oluşturabilecekken ortağın bu aksiyonlarında kusur bulunmamaktadır. Fakat ortağın kusurunun bulunması da haklı sebebin oluşmasında var olup olmama durumuna göre mahkemenin takdir yetkisini etkileyebilecektir.[24] Ortaklıktan çıkarılma, çıkarılan ortak için ağır sonuçları olan bir durum olduğu için çıkarılmada herhangi bir kusuru olmayan ortağın haklı sebebe dayanarak çıkarılabilmesi için bu haklı sebebi doğuran durumların şirketin diğer ortakları için gerçekten de ağır sonuçları olması, artık katlanılamaz bir duruma gelmesi gerekir. Eğer haklı sebebin oluşmasında birden fazla ortağın iştiraki söz konusuysa, burada eşit işlem ilkesine aykırı olmayacak şekilde kusurun oranlarına göre çıkarma yapılabilir. Sadece tüm kusuru eşit paylaşan ortaklardan birinin şirketten çıkarılması, diğerleri için daha hafif bir çözüm üretilmesi yukarıda bahsedildiği gibi eşit işlem ilkesine aykırılık doğurabilecektir.


4. Genel Kurul Kararı

Ortağın çıkarılabilmesi için genel kurulda mahkemeden talepte bulunulması yönünde bir kararın alınması gerekir. Çıkarma kararını verecek mercii mahkeme olduğundan dolayı çıkarılmak istenen ortak ancak bir mahkeme kararının varlığı ile çıkarılabilir. Böylece bir genel kurul kararının varlığı dava şartıdır. (HMK m. 114/2).[25] Karar alma konusunda genel kurulun bu hakkı devredilemez niteliktedir (TTK m. 616/h). Ortaklar bireysel olarak bir ortağın haklı sebeple çıkarılması için mahkemeye başvuramaz.[26] Bir ortağın haklı sebepler dolayısıyla şirketten çıkarılması için mahkemeye başvurulması ve bir ortağın şirket sözleşmesinde öngörülen sebepten dolayı şirketten çıkarılmasına ilişkin alınması gereken genel kurul kararı, temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun birlikte bulunması halinde alınabilecektir (TTK m. 621/1-h). Yine kanunun ikinci fıkrası bu kararların alınabilmesi için ağırlaştırılmış nisabın aranması halinde, bu nisabı daha da ağırlaştıracak şirket sözleşmesi hükümleri, ancak şirket sözleşmesinde öngörülecek çoğunlukla kabul edilmesi ihtimalinde daha da ağırlaştırılabileceğini söylemektedir. Sermayesi ya da oy hakkı, bir ortağı şirketten çıkarmak için genel kurul kararı alabilmelerine yetemiyorsa, bu azınlığı oluşturan ortaklar şirketten çıkma veya şirketin feshini talep etme yoluna başvurabilirler.[27] Genel kurul kararının varlığı dava şartı olduğundan, genel kurul tarafından alınacak kararda haklı sebebin ne olduğu açık ve net bir şekilde belirtilmelidir.


5. Mahkeme Kararı

Çıkarılmak istenen ortak için haklı sebebin varlığı ile alınan genel kurul kararı sonucu mahkemeden ortağın çıkarılmasını talep etmek elbette ki yeterli değildir. Mahkemenin de aynı şekilde ortağın çıkarılmasına karar vermesi gerekir. Mahkeme kararının bu yönde varlığının istenmesi, çıkarılmak istenen ortak işin hukuki bir güvence oluşturur.[28] Genel kurul tarafından çıkarma kararı alınan ortak eğer bu çıkarmayı kabul ederse, dava açmaksızın çıkarma sonuçlandırılmış olur. Önceden de bahsettiğimiz üzere noter ile yapılacak tebligatın ardından verilen süre içerisinde ortağın çıkarılmayı kabul etmemesi üzerine şirket, mahkemeden ortağın çıkarılmasını talep etmelidir.


Limited şirketin ortak veya ortaklar aleyhinde açacağı çıkarma davası, TTK’nın 4. Maddesi gereğince ticari nitelikte dava olduğu için, asliye ticaret mahkemeleri görevli olacaktır.[29]

Sırasıyla çıkarma davasında öncelikle bir haklı sebebin bulunması, bunun ardından genel kurul tarafından çıkarma kararı alınması ve bundan sonra dava açılması gerekir. Sırf genel kurulca alınan haklı sebebe dayalı çıkarma kararı mahkemenin haklı sebebin gerçekleşip gerçekleşmediğini denetlemede mahkemeyi bağlamaz. Mahkeme kendi imkanlarıyla haklı sebebin gerçekleşip gerçekleşmediğini denetlemekle görevlidir. Çıkarmadan önce mevcut olan çıkarma sebebi, dava süresince çıkarma anına kadar devam etmelidir.[30] Haklı sebebin temelini oluşturan olaylar dava süresince ortadan kalkmış ve fakat haklı sebep ortadan kalktığı halde artık şirket ilişkilerinin eskisi gibi olamayacağının düşünülmesi ve bu ilişkileri katlanılamaz hale getirmeye devam edeceği öngörüldüğü takdirde, haklı sebebin devam etmekte olduğu kabul edilmelidir.[31]


Yukarıda değindiğimiz üzere genel kurul kararında haklı sebebin ne olduğu açıkça belirtilmelidir. Dava sürecinde genel kurul kararında gerekçe gösterilen haklı sebepten başka bir haklı sebebin varlığının ileri sürülmesi ile ortağın şirketten çıkarılması talep edilemez. Bu davada haklı sebebin gerçekleştiğinin ve ortağın çıkarılması gerektiğinin ispatı davacı şirket üzerindedir.[32] Çıkarılmak istenen ortak her zaman genel kurul kararının usulüne uygun alınmadığı iddiası ile çıkarma davasının reddini isteyebileceği gibi, çıkarma kararının alındığı genel kurul kararının iptali için dava da açabilir. Çıkarma kararının iptali halinde, çıkarma davası konusuz kalacağından mahkemeden ortağın çıkarılmasını talep etmeye gerek kalmaz. Çıkarılmak istenen ortaklar, çıkarılma davasına karşı dava açarak şirketin feshedilmesini talep edebilirler.[33] Çıkarma davası görülürken, ortak tarafından genel kurulca alınan çıkarma kararının iptali için iptal davası açılması halinde bu davaların birleştirilmesine karar verilebileceği gibi ortak tarafından açılan iptal davası bekletici mesele de yapılabilir.[34]


Çıkarma, ortaklık haklarına önemli bir müdahale olduğu için son çare olarak başvurulmalıdır. Eğer daha hafif önlemlerin alınabilmesi söz konusu ise bu önlemlerin alınması gerekir. Mahkemenin de haklı sebebin varlığı halinde açılmış olan çıkarma davasının incelemesini yaparken, daha hafif bir yaptırımın söz konusu olup olmadığı konusunda inceleme yapması gerekir.


III. SONUÇ

Türkiye’de en çok tercih edilen şirket tipi olan limited şirketler gerek ortak sayısının az olabilmesi gerekse kuruluş kolaylığı neticesinde ortaklar arasında problemlerin de ortaya çıkması nitekim kolay şirket türüdür. Bu nedenle ortaklara, şirketin devamlılığı konusunda problem yaratan ve birlikte devam etmenin katlanılamaz hale geldiği ortağı ortaklıktan çıkarma hakkının tanınması, limited şirketin devamlılığı için vazgeçilemez bir unsurdur. Fakat aynı şekilde bu müessesenin keyfiliğe kaçmaması açısından, yani ortakların birbirlerini kolayca ve keyfi şekilde çıkaramamaları adına kanunda belirli düzenlemelere gidilmesi de zaruri olmuştur. İşte bu nedenle kanun, haklı bir sebebin açıkça gösterilmiş olması, bu haklı sebebe dayanarak alınmış olan bir genel kurul kararının varlığını, bu genel kurul kararının genel kurulda temsil edilen oyların üçte ikisinin ve esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunduğu durumlarda alınacak karara dayanılarak mahkemeden ortağın çıkarılması için talepte bulunulması gerekir. Çıkarılmada temelde dikkat edilmesi gereken noktalar eşit işlem ilkesine aykırı davranmayarak, limited şirketin devamlılığının esas alınarak şirket içerisindeki problemleri ortadan kaldırmak olmalıdır. İşte bu nedenle karma tipli limited şirketlerde haklı sebebin tanımı iyice anlaşılmalı ve bizatihi durumun koşullarına göre hakkaniyetli bir kararın verilmesi gerekir. TTK’nın çıkarılmak istenen ortağı da genel kurul kararı sonucunda bu karara itiraz edebilmesi, iptalini isteyerek karşı dava açabilmesi gibi haklar tanıyarak koruma altına alması da kanımızca yerinde olmuştur.


[1] İrfan Baştuğ, Şirketler Hukukunun Temel İlkeleri, İzmir, İstiklal Matbaası, 1974, N.13. [2] Reha Poroy/Ünal Tekinalp/Ersin Çamoğlu, Ortaklıklar Hukuku II, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2017, N. 445. [3] Muhammed Furkan Sidim, Limited Şirkette Çıkma ve Çıkarılma, Ankara, Adalet Yayınevi, 2021, N. 124. [4]Hanife Öztürk Dirikkan, Limited Şirket Ortağının Ayrılması ve Ayrılma Payı, Ankara, Yetkin Yayınları, 2005, N. 52. [5]Sidim, a.g.e., N. 128 [6]İrfan Baştuğ, Limited Şirkette Ortağın Çıkma ve Çıkarılması, İzmir, Ege Üniversitesi Matbaası, 1966, N. 65. [7]Ayşe Şahin, “Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun Limited Ortaklıkta Ortağın Çıkması ve Çıkarılmasına İlişkin Hükümlerinin Değerlendirilmesi”, Ersin Çamoğlu’na Armağan, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2013, N. 192. [8]A.g.e., s. 193. [9]…haklı sebeple ortağın ortaklıktan çıkarma için limited şirket tarafından mahkemeye başvurulmadan önce limited şirket genel kurulunda TTK 621/1-h maddesi uyarınca ve nitelikli çoğunluk tarafından bu kapsamda bir kararın alınması dava şartıdır. 2 ortaklı limited şirketlerde ortaklardan sadece birinin iştiraki ile toplanan genel kurulda kanunda aranan nitelikte çoğunluğun sağlanamayacak olması karşısında mezkur karar yok hükmündedir.” Yargıtay 11. HD, 17.06.2020, E. 2019/3224, K. 2020/2963 [10]Dirikkan, a.g.e. N. 52. [11]Hami Oruç Şener, Limited Ortaklıklar Hukuku, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2017, N. 901. [12]Sidim, a.g.e N. 138. [13]A.g.e s. 140. [14]Şener, a.g.e N. 903. [15]Öztürk Dirikkan, a.g.e N. 67. [16]Hasan Pulaşlı, Şirketler Hukuku Şerhi II., Ankara, Adalet Yayınevi, 2015, n. 2255. [17]Ersin Çamoğlu, Türk Ticaret Kanunu’nun Kolektif Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi ve Ortağın Çıkarılmasına İlişkin Hükümlerin Emredici Niteliği”, Ord. Prof. Dr. Halil Arslanlı’nın Anısına Armağan, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Yayını, 1978, N.303. [18]Baştuğ, a.g.e N. 55. [19]Ersin Çamoğlu, Limited Ortaklıktan Çıkarılma, BATİDER, C. XXX, S. 3, 2014, ss. 5-20. [20]Öztürk Dirikkan, a.g.e., N. 73. [21]Sidim, a.g.e., N. 146. [22]Öztürk Dirikkan, a.g.e., N. 68; “Somut olayda davacı tarafından, davalının şirket müdürü olup müdürlük ücret alacağı için dava yoluna gittiği, kararın icraya konulması nedeniyle icra dairesine teminat mektubu sunmak zorunda kaldıklarını, davalıya karşı açılan ortaklıktan çıkarılması talepli davanın reddedilmesi üzerine davalı vekilince vekalet ücretinin icra takibine konu yapıldığı, şirketin maddi olarak zor duruma girdiği, karşılıklı güven ilişkisinin zedelendiği haklı neden olarak ileri sürülmüştür. Ancak davalı, müdürlük ücret alacağı ve yasal vekalet ücreti alacağı için dava ve takip yoluna başvurmuş olup, T.C. Anayasası’nın 18. Maddesinde zorla çalıştırma yasağıyla birlikte angaryanın da yasak olduğu belirtilmiş ve kişilerin yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri de Anayasa’nın 55. Maddesinde güvence altına alınmıştır. O halde, davalının hukuka aykırı olmayacak şekilde dava ve takip yoluna başvurarak yasal haklarını kullanmış olması, ortağı olduğu şirkete karşı yükümlülüklerini ihlal ettiği ve şirket ortaklığından çıkarılması için haklı sebebin doğduğu anlamına gelmeyeceğinden, mahkemece yazılı gerekçelerle bu hallerin haklı sebep olarak kabulü ile davalı ortağın şirketten çıkarılmasına karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir.” Yargıtay 11. HD, 28/11/2016, E. 2015/11702, K. 2016/9153 [23] Ersin Çamoğlu, Limited Ortaklıktan Çıkarılma, N. 201. [24] Ersin Çamoğlu, Kollektif Ortaklıkta Haklı Sebep Kavramı ve Ortağın Haklı Sebeple Çıkarılması, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Fakülteler Matbaası, 1976, N.60. [25] Öztürk Dirikkan, a.g.e. N. 86. [26] Yargıtay 11. HD, 11.04.2019, E. 2018/940, K. 2019/2893 [27] Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, a.g.e., N.811. [28] Öztürk Dirikkan, a.g.e., N. 85; [29] Sidim, a.g.e., N. 163. [30] Salter Uçar, Tüm Şirketlerde Fesih ve Tasfiye, Kazancı Matbaacılık, 1996, N. 114. [31] Öztürk Dirikkan, a.g.e., N. 86. [32] Yargıtay 11. HD, 11.06.2001, E. 3297, K. 5291 [33] Baştuğ, a.g.e., N. 60. [34] Sidim, a.g.e., N. 169.

bottom of page